Dil ve Konuşma Terapisi Bölümü Makale Koleksiyonu
Bu koleksiyon için kalıcı URI
Güncel Gönderiler
Öğe Reliability, validity and normative data of the timed water swallow test accompanied by sEMG(Springer, 2024) Selen Akil, Dilan; Bengisu, Serkan; Sezer, Eyüp; Krespi, Yakup; Topbaş, Saime SeyhunPurpose Swallowing disorders are highly interrelated with increased morbidity and mortality rates; therefore, early detection is crucial. Most screening tools rely on subjective observation, thus making objective assessment tools more vital. Timed Water Swallowing Test (TWST) is a screening tool used in the field providing quantitative data. This study aimed to investigate the swallowing parameters in a wide age range by using TWST and to expand the already existing normative data pool accordingly. It is also aimed to examine the reliability of the TWST and assess its validity in stroke survivors. Materials and methods This study had a cross-sectional design. TWST carried out simultaneously along with surface EMG and laryngeal sensor on 196 healthy subjects aged 10 to 80 for normative data. Also, TWST carried out 30 patients having a history of recent stroke. Test-retest and inter-rater scoring analysis were used for reliability purposes, while Gugging Swallowing Screen (GUSS) test was used for validity purposes. Additionally, the correlations between the participants' TWST scores and GUSS scores were examined using the Spearman correlation coefficient. Results The normative TWST data of healthy participants are tabulated and presented and their average swallowing capacity was found 13.73 ml/s. Furthermore, the mean swallowing capacity of stroke survivors was found 4.61 ml/s. As a result of validity analyses, a statistically strong and significant relationship was found between GUSS and TWST parameters (r = 0.775, p < 0.001). Intraclass correlation coefficient (ICC) and correlation values were found between moderate to good agreement between test-retest measurement (ICC = 0.563 to 0.891, p < 0.05). Also, the agreement between the raters was found to be significant (ICC = 0.949 to 0.995, p < 0.05). Conclusion TWST is a valid and reliable screening tool to evaluate dysphagia on given population. Although the test's performance on healthy individuals is adequate, more research is still needed to confirm that it can be used as a screening tool for stroke.Öğe Minor/Major Congenital Malformations and Neurodevelopmental Outcomes in Children Prenatally Exposed to Levetiracetam, Lamotrigine, and Carbamazepine Monotherapy(Lippincott Williams and Wilkins, 2024) Ertürk Çetin, Özdem; Algedik, Pınar; Akyüz, Gülcan; Sürmeli, Reyhan; Zanapalıoğlu, Ümit; Alev Savtak, Gülce; Güven, ŞirinObjectives The relationship of older antiseizure drugs with congenital malformations has been known for many years. Studies are mostly limited to major malformations and few studies have investigated minor malformations. In recent years, the long-term cognitive and behavioral effects of these drugs have also come to the fore. The aim of our study was to evaluate the incidence of major and minor congenital malformations and neurodevelopmental outcomes in children prenatally exposed to levetiracetam (LEV), lamotrigine (LTG), and carbamazepine (CBZ) monotherapy. Methods This was a prospective observational study conducted in two university hospital epilepsy centers. It included 32 pregnant women who were continuously treated with LEV, LTG, or CBZ from conception throughout pregnancy. Children were followed up from birth until 18 months. Neurodevelopmental outcomes were evaluated with the Ages and Stages Questionnaire and Denver Developmental Screening Test. Results Eighteen of the patients were on LEV, 10 were on LTG, and 4 were on CBZ. Diaphragmatic hernia was detected in a child. At least one minor anomaly was observed in 58.1% of the patients. More than 80% of children were normal in the Ages and Stages Questionnaire. Conclusions The risk of major congenital malformations is lower with newer antiseizure drugs. We found a high incidence of minor ones. However, because the population prevalence of minor malformations is also variable, more studies are needed to confirm the results. Neurodevelopmental outcomes were favorable with LTG and LEV and slightly unfavorable with CBZ. Longer-term follow-up with large groups of children is required to reach more reliable results. © Wolters Kluwer Health, Inc. All rights reserved.Öğe Okul Öncesi Çocuklarda Sözel Akıcılık Becerilerinin Kısa Süreli Bellek, Çalışma Belleği, Fonolojik Farkındalık ve Dinlediğini Anlama Becerileri ile İlişkilerinin İncelenmesi: Tanımlayıcı Araştırma(Türkiye Klinikleri Yayınevi, 12.09.2024) İşleyen, Süheylanur Sal; Kocaoğlu, Barış; Kocaoğlu, Dilan; Cangi, Mehmet EmrahAmaç: Bu çalışmada, okul öncesi çocuklarda sözel akıcılık beceri- lerinin; kısa süreli bellek, çalışma belleği, fonolojik farkındalık ve dinledi- ğini anlama becerileri ile ilişkilerinin incelenmesi amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntemler: Çalışmanın örneklemini 5 ve 6 yaşlarındaki tipik gelişim gös- teren okul öncesi 38 çocuk oluşturmaktadır. Katılımcıların dil becerilerinin ve genel gelişimlerinin yaşından beklenen ile uyumlu olması gerekmektedir. Bu nedenle dil becerileri Türkçe Erken Dil Geli şimi Testi ile genel geli- şimleri Denver II Gelişimsel Tarama Envanteri ile ölçülmüştür. Genel geli- şimleri ve dil becerileri yaşına uygun olduğu görülen katılımcılar çalışmaya dahil edilmiştir. Ek olarak kat ılımcıların ailelerinden al ınan bilgilere göre herhangi bir işitme kaybı olan, herhangi bir ameliyat kaza veya hastalık so- nucu dil, biliş, motor gelişim süreci etkilenmiş olan bireyler çalışmaya dahil edilmemiştir. Daha sonra katılımcıların kısa süreli bellek becerileri Çalışma Belleği Ölçeği’nde yer alan İleri Dönük Say ı Dizisi alt testiyle k ısa süreli bellek becerileri, Geriye Dönük Sayı Dizisi alt testiyle değerlendirilmiştir. Ayrıca Erken Okuryazarlık Testi’nin Sesbilgisel Farkındalık alt testleri ile fonolojik farkındalık becerileri, Dinlediğini Anlama alt testi ile dinlediğini anlama becerileri değerlendirilmiştir. Değişkenler arasındaki ilişki Pearson korelasyon analizleri ile incelenmiştir. Bulgular: Sözel akıcılık becerileri ile kısa süreli bellek becerileri, çalışma belleği becerileri ve dinlediğini anlama becerileri arasında anlamlı bir ilişki bulunmamıştır. Ancak sözel akıcılık be- cerileri ile fonolojik fark ındalık becerileri aras ında orta düzeyde pozitif yönde bir ilişki olduğu görülmüştür. Sonuç: Çalışma bulguları sözel akıcı- lık ölçümlerinin yap ılacağı çalışmalar ve klinik de ğerlendirmelerde önce- sinde katılımcılarının fonolojik farkındalık becerileri değerlendirilmesinin faydalı olacağını göstermektedir.Öğe Communication skills in preschool children with normal hearing and cochlear implant users(Effect Publishing Agency ( EPA ), 03.07.2024) Şahin, Didem; Gültekin, Gökçe; Saçlı, Yeter; Aksu, Busemnaz Avşar; Aksu, Büşra; Çağan, ElifPragmatic language development encompasses a range of skills that are necessary for communication to take place, such as initiating and maintaining communication, following rules and taking turns, but these skills can take time to develop in children with hearing loss. The aim of this study was to compare the communication skills of 5-6-year-old children with normal hearing and cochlear implant users. The study included 7 females and 14 males aged 60-72 months (M: 68.66±4.27) with cochlear implants and 8 females and 16 males aged 60-72 months (M: 68.41±4.65) with normal hearing. Responses to the 5-6 Years Communication Skills Scale, consisting of 4 subfactors and 46 items, were collected from the parents of all children. The mean scores of the 4 sub-dimensions of the scale, namely active communication, consideration, following rules and positive response, and the mean total score of the children with normal hearing were significantly higher than their peers with cochlear implants (p<0.05). In conclusion, it is important to evaluate hearing-impaired children not only for language development but also for development in all stages of communication, especially in the pragmatic aspect.Öğe Türkiye’de Afazinin Dilbilimsel Özellikleriyle İlgili Yapılmış Lisansüstü Tezlere İlişkin Bir İnceleme(Dil ve Konuşma Terapistleri Derneği, 31 Ağustos 2022) Daşdöğen, Özlem Öge; Karaman, Müzeyyen; Ayas, Harun; Çıyrak, Beril; Demir, BuseAmaç: Afazi, nörojenik kaynaklı edinilmiş bir dil bozukluğu olup değerlendirme ve rehabilitasyonunda multidisipliner bir ekip çalışması gerektirir. Afazinin varlığını ve türünü belirlemek amaçlı yapılacak değerlendirmelerin yanı sıra rehabilitasyonuna ilişkin olarak da temel bir mesleki sorumluluğu olan Dil ve Konuşma Terapistleri bu ekibin önemli bir parçasıdır. Bu araştırmanın amacı, afazinin dilbilimsel özellikleri ile ilgili olarak ülkemizde yapılan lisansüstü tez çalışmalarının farklı değişkenler açısından incelenmesidir. Buna ek olarak, dil ve konuşma terapistlerinin afazinin dilimizdeki dilbilimsel görünümlerine ilişkin lisansüstü düzeyde teorik katkısının diğer meslek alanlarıyla karşılaştırmalı olarak betimlenmesidir. Yöntem: Bu araştırmada nitel araştırma yöntemlerinden doküman incelemesi tekniği kullanılmıştır. Araştırma için veri toplama sürecinde Yükseköğretim Kurulu Ulusal Tez Merkezi’nin (YÖKTEZ) resmî web sitesinin tez veri tabanı temel alınarak “afazi” ve/veya “edinilmiş dil bozukluğu” anahtar sözcükleri ile arama yapılmıştır. Bulgular: Yapılan tarama sonucunda 1973-2021 yılları arasında yapılmış toplam 94 lisansüstü teze ulaşılmıştır. Bu tezlerden çalışmanın dahil edilme kriterlerine uyan 21 tez çalışmaya dahil edilmiştir. Sonuç: Türkiye’de lisansüstü tez çalışmalarında afazinin dilbilimsel özelliklerine ilişkin yapılan çalışmaların sayısı son yıllarda giderek artış göstermekle birlikte halen sınırlı sayıda olup tüm anabilim dalları açısından genel olarak değerlendirildiğinde, anlama (alıcı dil) düzeyinde sırasıyla pragmatik ve fonolojik, üretim (ifade edici dil) düzeyinde ise sırasıyla pragmatik ve morfolojik alanların en az çalışılan dilbilimsel alanlar olduğu göze çarpmıştır. Bu incelemenin, afazide dilin uygun şekilde değerlendirilebilmesi ve dil rehabilitasyonu için uygun hedeflerin belirlenebilmesi için dilimize özgü afazide görülen dilbilimsel özelliklere ilişkin çalışmalardaki durumu ortaya koyduğundan ve bu konuda gelecekte yapılacak çalışmalara ışık tutması açısından alan yazına katkı sağlayacağı düşünülmektedir.Öğe An Investıgatıon Of Turkısh Speech And Language Therapısts’ Thoughts On Alternatıve And Augmentatıve Communıcatıon Systems(Atlas Üniversitesi, 3 Haziran 2024) Koçak, Ayşe Nur; Çetinkaya, Handan; Beniz, Ruveyda Nur; Karatekin, Ayşe NurObjectives: Speech and language therapists (SLP) are the primary authorities for preparing and teaching alternative and augmentative communication systems (AAC). This study aims to find Turkish SLPs' thoughts about AAC systems. Materials and Methods: The research was carried out with a survey that, researchers developed called “Alternative and Augmentative Communication Knowledge Questionnaire (AACQ)”. AACQ contains three parts, a) Demographic questions, b) 17 items about AAC & and c) Two open-ended questions about the AAC. For this study, 45 SLPs participated. 33.3% of the participants have been working as SLPs for 2-3 years and 55.6% of them are working in a rehabilitation center. Results: AACQ scores differ statistically and significantly according to the group that uses AAC in clinical settings (p =,003 <,05). But did not differ statistically according to taking a lecture about AAC, taking courses about AAC and, their length of service as an SLP. It was observed that 80% of the participants were not comfortable using AAC. When the AAC examples of the same participants were analyzed, participants only gave five different examples. The example with the highest percentage and the majority of the rest of the examples were low-tech and un-aided AAC systems. Also observed that the largest proportion of the example is “Communication Board” with 32.94% percent which is low-tech device. 82.2% of the SLPs want to use AAC but a) lack of knowledge about AAC, b) insufficient material, c)families’ negative thoughts d) discomfort of SLPs while using the AACs were barriers to this process. Conclusion: Turkish SLPs need to become more aware of the AAC. The limited examples shows that AAC systems are not sufficiently known in Turkey. But they also have different barriers to using AAC. There is a need to develop materials compatible with Turkish culture and language. To improve that, it is important to conduct investigations into the AAC systems of the Turkish SLPs. In addition, there is a need to improve AAC education in undergraduate lectures in SLP education. With this development, it is thought that Turkish language-specific ADIS varieties can be kept up to date.Öğe Yutma Rehabilitasyonunda Diyetisyenlerin Dil Ve Konuşma Terapistlerinin Rolüne İlişkin Farkındalığı(Dil ve Konuşma Terapistleri Derneği, 30 Aralık 2022) Savran, Meryem; Çiyiltepe, MüzeyyenAmaç: Disfaji başka tanılarla da birlikte ortaya çıkabilen karmaşık bir bozukluktur. Bu nedenle, disfajiyi uygun şekilde değerlendirmek ve yönetmek için sağlık uzmanları arasında sık sık iş birliği yapılmalıdır. Yutma rehabilitasyonunda dil ve konuşma terapistleri ile birlikte çalışacak meslek gruplarından biri de diyetisyenlerdir. Yapılan literatür taramasında diyetisyenleri kapsayan bir çalışmaya rastlanmamıştır. Bu çalışma diyetisyenlerin dil ve konuşma terapisi mesleği hakkındaki genel bilgi düzeyleri, disfaji rehabilitasyonundaki rolüne ilişkin görüş ve farkındalıklarını betimlemeyi amaçlamaktadır. Yöntem: Araştırmada veri toplamak amacıyla 25 soruluk anket hazırlanmıştır. Anket çalışmanın yazarları tarafından dil ve konuşma terapisi ve yutma bozukluğu farkındalık çalışmaları, makaleler ve anketler taranarak oluşturulmuştur. Anket online kanallarla beslenme ve diyetetik bölümü mezununa uygulanmıştır. Toplam 80 uzmana anket uygulanmıştır. Veriler betimsel ve istatistiksel olarak analiz edilmiştir. Bulgular: Katılımcılara dil ve konuşma terapistlerinin çalışma alanları sorulduğunda, katılımcılar tarafından en az seçilen alanlardan biri yutma bozukluğu olmuştur. Katılımcılar dil ve konuşma terapistlerinin çalışma alanları arasından yaptıkları seçimlerle bir çalışma alanı farkındalık puanı elde etmektedir. Çalışma alanı farkındalığı toplam puanlarının ortalaması 6,34± 2,2, medyan skoru 7’dir. Çalıştıkları yerde dil ve konuşma terapisti olan katılımcıların farkındalık puanlarının daha yüksek olduğu görülmüştür. Katılımcıların büyük çoğunluğu (%93,7) yutma bozukluğu yaşayan hastalarının oral beslenmesiyle ilgili kaygı duyduğunu belirtmiştir. 44 katılımcı (%55,0) hastalarının oral beslenmeye geçişine yardımcı olmak için dil ve konuşma terapistine yönlendireceğini söylemiştir. Katılımcıların %42,5’i dil ve konuşma terapistlerinin yutma terapisi yaptığını bildiğini belirtmiş, %47,5’i ise yutma bozukluğu yaşayan hastasını dil ve konuşma terapistine yönlendireceğini söylemiştir. 74 (%92,5) katılımcı yutma rehabilitasyonunda dil ve konuşma terapistleri ile iş birliği içinde çalışabileceğini belirtmiştir. Sonuç: Katılımcıların dil ve konuşma terapistlerinin yutma rehabilitasyonundaki rolüne ilişkin bilgi ve farkındalıklarının zayıf olduğu tespit edilmiştir. Bu konu üzerine yapılacak seminerler, çalışma grupları ve farkındalık çalışmaları dil ve konuşma terapistlerinin yutmadaki rolüyle ilgili farkındalığı arttıracaktır. İş birlikçi uygulamalar ve meslekler arası iletişimin artması için bilgilendirici seminerler ve eğitimler önem taşımaktadır.Öğe Dil ve konuşma terapisi lisans bölümü öğrencilerinin işsizlik kaygılarının incelenmesi(Dil ve Konuşma Terapistleri Derneği, 29 Ağustos 2024) İşleyen, Süheylanur Sal; Şıklar, Kutay; Durna, Asena; Safali, Elif; Öz, ElifAmaç: Bu araştırma Türkiye'de Dil ve Konuşma Terapisi alanında eğitim veren üniversitelerin birinci ve son sınıf öğrencilerinin işsizlik kaygısı düzeyini belirlemeyi amaçlamıştır. Yöntem: Araştırmanın örneklemi, kaygı bozukluğu tanısı olmayan 18-25 yaş aralığındaki 120 katılımcıdan oluşmaktadır. Araştırmada katılımcıların işsizlik kaygı düzeylerini belirlemek amacıyla 14 maddeden oluşan Öğretmen Adaylarının İşsizlik Kaygısı Ölçeği kullanılmıştır. Ölçeğin Sağlık Bilimleri Fakültesi’nde okuyan öğrenciler için revize edilmiş hali tercih edilmiştir. Araştırmaya Türkiye’nin çeşitli şehirlerinde okuyan, Dil ve Konuşma Terapisi Bölümü 1. ve 4. sınıf öğrencileri katılmıştır. Katılımcıların ölçek yanıtlarına göre işsizlik kaygısı düzeyi gruplar arasında karşılaştırılmış; bu kaygının cinsiyet, ikinci üniversite okuma durumu, ailede işsiz bireyin olması, iş deneyimi, yandal-çift anadal yapma durumu ve aile gelir düzeyi değişkenlerine göre farklılık gösterip göstermediği incelenmiştir. Bulgular: Katılımcıların sınıf grupları arasında işsizlik kaygısına ilişkin algıları açısından istatiksel olarak anlamlı bir farklılık gözlenmiştir. Birinci sınıf öğrencilerinin işsizlik kaygı düzeyi, son sınıf öğrencilerinin kaygı düzeyinden daha yüksek gözlenmiştir. Cinsiyet, ikinci üniversite okuma, ailede işsiz bireyin olması, iş deneyimi, yandal-çift anadal yapma durumu ve aile gelir düzeyi değişkenleri incelendiğinde, katılımcıların işsizlik kaygısına ilişkin algıları açısından gruplar arasında istatiksel olarak anlamlı bir farklılık görülmemiştir. Sonuç: İlerideki çalışmalarda lisansüstü ile lisans öğrencilerinin işsizlik kaygılarının karşılaştırmalı olarak incelenmesi önerilmektedir. Ayrıca mezun sayısı, genel not ortalaması, yabancı dil seviyesi gibi işsizlik kaygısı üzerinde etkili olabilecek değişkenler eklenerek bu değişkenlerin işsizlik kaygısı üzerindeki olası etkisi değerlendirilebilir. Son olarak, bu gibi çalışmaların belirli aralıklarla tekrarlanması alandaki ihtiyacın ortaya konması açısından önemlidir.Öğe Dil ve konuşma terapistlerinin yatak başı yutma değerlendirmesine yönelik bilgilerinin incelenmesi(Ankara Üniversitesi, 31 Aralık 2022) Altun, Melis Buse; Bengisu, Serkan; Koçak, Ayşe NurAmaç: Yatak başı yutma değerlendirmesi (YBYD) yutma terapisinin doğru gerçekleştirilebilmesi için önem taşımaktadır. Bu çalışmada dil ve konuşma terapistlerinin (DKT) YBYD’ne yönelik uygulamaları ve bilgilerinin incelenmesi amaçlanmaktadır. Örneklem ve Yöntem: Genel tarama modeli ile yürütülen bu çalışmada, araştırmacılar tarafından geliştirilen “Dil ve Konuşma Terapistlerinin Yatak Başı Yutma Değerlendirilmesine Yönelik Bilgi Düzeyini Belirleme Anketi” kullanılmıştır. Araştırmaya 86 DKT katılmıştır. Anket üç bölümden oluşmaktadır. İlk bölüm DKT’lerin demografik bilgilerini, ikinci bölüm aktif olarak yutma terapisi gerçekleştiren terapistlerin YBYD uygulamalarını ve son bölümde ise 10 soruluk bilgi anketi içermektedir. Bulgular: Çalışmaya katılan DKT’lerin %90.7’si (n=78) eğitim süreçlerinde YBYD’ye yönelik eğitim aldığı belirtmekte ancak %61.6’sı (n=53) bu eğitimin yetersiz olduğunu düşünmektedirler. Katılımcıların sadece %12.8’nin (n=11) yutma terapisi yaptığı görülmüştür. Yutma terapisi yapan terapistlerin YBYD uygulamalarında farklılıklar olduğu kadar benzerlikler olduğu da görülmüştür. Genel gözlem, oral-motor muayene ve bilişsel farkındalık değerlendirmesi tüm terapistler tarafından YBYD sırasında uygulanmaktadır. Bilgi anketini içeren bölümde, besin alımı kararı bilgisini içeren 5. soruya (%16.3 n=14) ve YBYD’ni uygulayan meslek grubu bilgisini içeren 8.soruya (%48.8 n=42) doğru yanıtların az olduğu görülmüştür. Sonuç: Ülkemizde yutma terapisi ile ilgilenen DKT sayısının az olması bu araştırmanın bulgularını etkilediği düşünülmektedir. İkinci bölümü dolduran terapistlerin YBYD uygulamalarının, alanyazın ile uyumluluk gösterdiği ve gelen hastaya göre uygulamalarını modifiye edebildikleri görülmüştür. Yutma terapisi gerçekleştiren DKT sayısının az olmasına karşın katılımcıların üçüncü bölüme verdikleri yanıtların çoğunlukla doğru olduğu görülmüştür. Terapistlerin yetersiz hissetmelerindeki sebebin aktif uygulama yapmamaktan kaynaklanabileceği düşünülmektedir. Araştırma kapsamında elde edilen tüm bulgular alanyazın ile tartışılmış olup lisans, yüksek lisans ve doktora eğitim süreçlerinde YBYD ile ilgilenen uzmanlara yol göstereceği düşünülmektedir.Öğe Is there any room for ChatGPT AI bot in speech-language pathology?(Springer science and business media deutschland GmbH, 2025) Birol, Namık Yücel; Çiftçi, Hilal Berber; Yılmaz, Ayşegül; Çağlayan, Ayhan; Alkan, FerhatPurposeThis study investigates the potential of the ChatGPT-4.0 artificial intelligence bot to assist speech-language pathologists (SLPs) by assessing its accuracy, comprehensiveness, and relevance in various tasks related to speech, language, and swallowing disorders.MethodIn this cross-sectional descriptive study, 15 practicing SLPs evaluated ChatGPT-4.0's responses to task-specific queries across six core areas: report writing, assessment material generation, clinical decision support, therapy stimulus generation, therapy planning, and client/family training material generation. English prompts were created in seven areas: speech sound disorders, motor speech disorders, aphasia, stuttering, childhood language disorders, voice disorders, and swallowing disorders. These prompts were entered into ChatGPT-4.0, and its responses were evaluated. Using a three-point Likert-type scale, participants rated each response for accuracy, relevance, and comprehensiveness based on clinical expectations and their professional judgment.ResultsThe study revealed that ChatGPT-4.0 performed with predominantly high accuracy, comprehensiveness, and relevance in tasks related to speech and language disorders. High accuracy, comprehensiveness, and relevance levels were observed in report writing, clinical decision support, and creating education material. However, tasks such as creating therapy stimuli and therapy planning showed more variation with medium and high accuracy levels.ConclusionsChatGPT-4.0 shows promise in assisting SLPs with various professional tasks, particularly report writing, clinical decision support, and education material creation. However, further research is needed to address its limitations in therapy stimulus generation and therapy planning to improve its usability in clinical practice. Integrating AI technologies such as ChatGPT could improve the efficiency and effectiveness of therapeutic processes in speech-language pathology.Öğe Dil ve Konuşma Terapisi Öğrencilerinin Sürekli Eğitim Kursları Hakkındaki Görüşlerinin İncelenmesi: Tek Üniversite Örneklemi(Dil ve konuşma terapistleri derneği, 29 Ağustos 2024) İşleyen, Süheylanur Sal; Durna, Asena; Şıklar, KutayAmaç: Bu araştırmada Dil ve Konuşma Terapisi lisans bölümü öğrencilerinin mesleki alanda gerçekleşen sürekli eğitim kurslarına yönelik görüşlerinin incelenmesi amaçlanmaktadır. Yöntem: Araştırma örneklemini, İstinye Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dil ve Konuşma Terapisi bölümü lisans programında eğitim almakta olan 3. ve 4. sınıf öğrencileri oluşturmaktadır. Çalışmada kullanılan anket Google Formlar aracılığı ile çevrim içi olarak oluşturulmuştur. Anket iki bölümden oluşmaktadır. İlk bölümünde katılımcıların cinsiyeti, yaşı, eğitim düzeyi, daha önce sürekli eğitim kursuna katılma durumu, eğitimleri hangi yöntemle aldıkları gibi çoktan seçmeli sorular yer almaktadır. İkinci bölümü ise 5’li Likert tipindedir ve sürekli eğitim kurslarının gerekliliği, mesleki gelişime katkıda bulunup bulunmadığı, kurslara erişimin kolaylığı, eğitimlerin yararlı olup olmadığı, Türkiye’deki kursların yeterli bulunup bulunmadığı, eğitimlerin vakaları değerlendirmede ve terapi sürecinde yardımcı olup olmadığı gibi konuları içeren 12 soru yer almaktadır. Katılımcıların ankete vermiş oldukları yanıtlar betimsel olarak analiz edilmiştir. Bulgular: Katılımcıların çoğunluğunun sürekli eğitim kurslarına katıldığı, aldıkları sürekli eğitim kurslarının genellikle çevrim içi olduğu, almak istedikleri sürekli eğitim kurslarını çalışmayı düşündükleri alanlarda seçtikleri görülmüştür. Ayrıca katılımcılar sürekli eğitim kurslarının gerekli olduğunu ifade etmiş ve mesleki eğitim süreçlerine katkıda bulunduğunu belirtmiştir. Ancak çevrim içi olarak verilen sürekli eğitim kurslarını yeterli bulma konusunda kararsız oldukları görülmüştür. Ek olarak, sürekli eğitim kurslarının genellikle tek bir ilde olduğunu düşünmektedirler. Bununla birlikte katılımcıların kursların ücretlerini yüksek buldukları, ücretlendirmeleri düşük olan kursları tercih ettikleri görülmüştür. Son olarak lisans süresince aldıkları eğitimleri yeterli bulmadıkları görülmüştür. Sonuç: Araştırma sonucunda Dil ve Konuşma Terapisi bölümü lisans öğrencilerinin mesleki anlamda sadece lisans döneminde alınan eğitimle yeterli olamayacaklarını düşündükleri sonucuna ulaşılmıştır. Sürekli eğitim kurslarının dil ve konuşma terapisi alanı için gerekli olduğu ve mesleki gelişime katkı sağlayacağı görülmektedir. Ayrıca katılımcılar çalışmak istedikleri alana yönelik sürekli eğitim kurslarını tercih etmektedir.Öğe Effect of music integrated phonological awareness program on preschool cochlear implant users(Elsevier Ireland Ltd, 2024) Aksu, B.; Kara, H.; Ataş, A.Objectives: Children with cochlear implants exhibit lower phonological awareness and sound discrimination skills compared to their normal-hearing peers. However, music training has been shown to have a positive effect on speech discrimination and awareness skills. Methods: Our study included 23 cochlear implant users and 23 normal hearing participants aged 5–6 years with language skills. The aim was to observe the effect of a music-integrated phonological awareness program on cochlear implant users and to compare the phonological awareness skills of children with cochlear implants before and after online training with their normal hearing peers. Results: Results showed that the trained study group scored higher on the Scale of Early Childhood Phonological Awareness (PASECP) after training than the control group (p < 0.05). In addition, SMRT scores increased between before and after training in the study group, and Mismatch Negativity (MMN) amplitudes increased and latencies decreased as a result of training (p < 0.05). Conclusions: The study suggests that phonological awareness training integrated with music can effectively improve the phonological awareness skills of children with cochlear implants and has the potential to enable them to achieve phonological awareness levels similar to or even better than their normal hearing peers. © 2024 Elsevier B.V.Öğe Zihinsel engelli 3-7 yaş arasındaki çocuklarda sesletim (Artikülasyon) bozukluklarının değerlendirilmesi(DergiPark, 2017) Ünsal, Selim; Uçak, Meryem Merve; Bal, Fatih; Sarıgül, Ahmet Yasin; Cengiz, Deniz UğurIntroduction: The aim of this thesis is to make a scientific research about the effects of mental deficiency on articulation disorders in mentally retarded children by comparing those children to the regular ones and provide the findings. Methods: The sample group of the research consists of 30 children (23 males and 7 females) with mild mental retardation whose ages range from 3 to 7 years old and 30 children (13males and 17 females) with regular mental development. The participants receive education in a special education and rehabilitation centre located. Both of the sample groups have received Ankara Articulation Test (AAT) developed by Ege, Acarlar and Turan (2004). The effects of family income, educational background of the family, gender and age factors on articulation disorders have been examined.Getting a hıgh score from AAT test shows that is articulation disorder. Results: Mentally retarded children got higher scores than the children with normal development (p=0,000). When these two groups analysed in terms of gender, it is identified that there is a huge difference between the genders in respect to articulation sores (p?0,05). When the groups analysed according to their economic situation, mentally retarded children coming from low and lower-middle income families have less articulation problems than those who are in the high- income group (p?0,05). When the groups analysed according to educational backgrounds of the parents, there is no statistically striking difference (p>0,05), in lower education than high school while there is a noticeable difference in higher education than high school. (p?0,05).When the groups analysed according to the age factor,articulation points with no meaningful difference in the direction 3-4 years (p>0,05) but significant difference was observed between the two groups in age 5-6-7 (p?0,05). Discussion and Conclusion: Children with mild mental disabilities has articulation disorder more than the normal childrenÖğe Pediatric nodular fasciitis in the head and neck region(DergiPark, 2021) Kesimli, Mustafa Caner; Yağcı, İbrahim; Yılmaz, Eren; Bayram, Ayel; Ünal, MuratNodular fasciit is a rare benign tumor and may occur anywhere in the body. Pediatric patients constitute approximately 10% of the entire patient group. The disease may show clinical and pathological features resembling malignancy. Therefore, it can be mistaken as sarcoma. This report shows two cases of pediatric nodular fasciitis localized in the parotid region and maxillary sinus.Öğe A simple method for olfactory rehabilitation following total laryngectomy(Springer Link, 2021) Kesimli, Mustafa Caner; Kaya, Deniz; Aydemir, Levent; Durmaz, Haci OmerPurpose: The aim of the study is to demonstrate the effectiveness of spraying odor particles using sinus rinse kits for olfactory rehabilitation in patients with total laryngectomy. Methods: Olfactory rehabilitation was performed by applying four different odorant particles orthonasally using a sinus rinse kit pump for 30 min each day for a duration of 6 months. Olfactory function was evaluated by performing olfactory tests before the rehabilitation and at sixth month after the rehabilitation process. Results: The average CCCRC score prior to olfactory rehabilitation was 2.28 ± 0.79 (between 1.50 and 3.75), while it was 4.46 ± 0.5 (between 3.50 and 5.25) out of a maximum score of 7 after 6 months of olfactory rehabilitation (p value < 0.0001) CONCLUSION: Our results suggest that the use of sinus rinse kits is very simple, inexpensive, easy-to-use, and effective in providing passive olfaction to patients requiring olfactory rehabilitation.Öğe Hearing status in vitamin B12-deficient children(WILEY, 2021) Akyay, Arzu; Soylu, Erkan; Ünsal, Selim; Demirol, Hatice; Bahçeci, SemihaAim: The aim of this study is to investigate the effects of vitamin B12 deficiency on hearing in school-aged children by pure-tone audiometry. Methods: Forty-three vitamin B12-deficient children and 37 age-matched control subjects were enrolled in the study. Tympanometric evaluations and pure-tone audiometry including high frequencies were performed on the subjects. The results were compared between the two groups. Results: Both right and left ear pure-tone hearing thresholds (PTHTs) at 0.25-4 kHz, and four-frequency pure-tone average values were significantly better in the control group compared with the patient group (P < 0.05). However, PTHTs at 8-16 kHz were not different between the two groups (P > 0.05). Vitamin B12 level also did not show any significant correlation with the PTHTs at 0.25-16 kHz (P > 0.05). Conclusion: This study indicates that vitamin B12 deficiency may contribute to hearing impairment at low frequencies as a possible aetiological factor in children.Öğe Dil ve konuşma terapisi bölümü öğrencilerinin ders seçim sürecinde karşılaştıkları sorunlar(DergiPark, 2020) Irklı, Furkan; Çelik, Seher; Çiyiltepe, Müge MüzeyyenAmaç: Ders seçimi; öğrencilerin mesleki gelişimlerini etkileyen önemli süreçlerden biridir ve bu süreçte karşılaşılan sorunlar öğrencilerin öğrenim süresini uzatabilir, derslerdeki yeterliliklerini etkileyebilir, uygulamalar sırasında ders almayı zorunlu kılabilir, mesleki gelişimi için gerekli olan dersleri daha az almasına veya mesleki gelişimi için gerekli olmayan dersleri almasına neden olabilir. Bu nedenle ders seçim sürecinde karşılaşılan sorunların araştırılması önemlidir. Bu çalışma Dil ve Konuşma Terapisi Bölümü (DKTB) lisans öğrencilerinin ve lisans mezunlarının ders seçim sürecinde karşılaştıkları sorunları incelemeyi amaçlamaktadır. Yöntem: Çalışma kapsamında 7 üniversiteden DKTB lisans öğrencisi veya lisans mezunu 152 katılımcıya ulaşılmıştır. 25 katılımcının daha önce ders seçim sürecinde bulunmadığı göz önünde bulundurularak, bu katılımcılar çalışma dışında tutulmuş ve kalan 127 katılımcıdan elde edilen veriler bu çalışmaya dahil edilmiştir. Çalışma verileri; öğrencilere yöneltilen 3’ü çoktan seçmeli, 30’u likert tip ölçek olmak üzere toplam 33 maddeden oluşan anket sonuçlarının analizidir. Anket maddeleri üniversite, yönetmelik, öğrenci işleri ve sistem kaynaklı; bilgilendirme eksikliği ve danışman kaynaklı; kişisel nedenlerden kaynaklı karşılaşılan sorunlar başlıkları altında 3 kategoriye ayrılmış ve betimsel araştırma modeli ile değerlendirilmiştir. Veriler frekans analizi ve çapraz tablo teknikleri kullanılarak çözümlenmiştir. Bulgular ve Sonuç: Üniversite, yönetmelik, öğrenci işleri ve sistem kaynaklı karşılaşılan sorunlar başlığı altında bulunan maddeler arasında katılımcılar en çok; seçmeli dersler arasında yeteri kadar alternatif olmadığı için ders seçim sürecinde sorun yaşamaktadır(%87,4). Bilgilendirme eksikliği ve danışman kaynaklı sorunlar başlığı altında bulunan maddeler arasında katılımcılar en çok; bilgilendirme eksikliği nedeniyle ders seçim sürecinde sorun yaşamaktadır(%78). Kişisel nedenlerden kaynaklı karşılaşılan sorunlar başlığı altında bulunan maddeler arasında katılımcılar en çok; ders içeriğine yönelik bilgisizliği/düşünceleri/ön yargıları nedeniyle ders seçim sürecinde sorun yaşamaktadır(%78,7). Bu anlamda ulaşılan sonuçların, DKTB lisans öğrencilerinin ders seçim sürecinde yaşadığı sorunlara çözümsel yaklaşım için veri ortaya koyacağı düşünülmektedirÖğe Evaluation of the effect of frequency-shifting technique used in hearing aids for speech discrimination(2021) Palabıyık, Gökhan; Ünsal, Selim; Gündüz, MehmetBackground: To evaluate the effect of frequency-shifting techniques recently used in hearing aids for speech discrimination scores and hearing thresholds. Methods: Thirty individuals (16 men and 14 women) with sensorineural hearing loss who used normal fitting monaural hearing aids and frequency-shifting feature for at least 2 months and whose 4000–8000 Hz hearing threshold was over 70 dB participated. The average age was 69.73 ± 10 (range: 65–80 years). We detected the types and degree of each participant’s hearing loss. Measurements with and without hearing aids were made in a free field. For speech discrimination scores, 6 listings consisting of 25 monosyllables have been used. It has been avoided to learn words thanks to presentation of words in different listings to subjects. Results: Pure-tone averages of the participants were measured using a supra-aural headphone, normal fitting hearing aid, and frequency-shifting feature. The results were 55.93 ± 6.89, 40.47 ± 5.48, and 36.73 ± 5.72 dB, respectively (p?0.05). Speech discrimination scores for hearing aids worn on the right ear were measured as 67.73 ± 12.42%, 77.33 ± 10.33%, and 82.13 ± 10.46% with supra-aural headphones, normal fitting hearing aids, and frequency-shifting feature, respectively. Scores for hearing aids worn on the left ear were 68 ± 7.56%, 76.80 ± 6.96%, and 82.13 ± 6.67% with supra-aural headphone, normal fitting hearing aid, and frequency-shifting feature, respectively (p?0.05). Conclusion: Elderly individuals using hearing aids had low speech discrimination scores. The frequency-shifting feature recently used in hearing aids significantly increased the scores, making a significant contribution to the solution of speech reception and communication problems in cases of high-frequency hearing loss caused by presbyacusis in elderly individuals.Öğe Evaluation of vestibular system with vHIT in industrial workers with noise-induced hearing loss(Springer, 2018) Yılmaz, Nihat; İla, Kadri; Söylemez, Emre; Özdek, AliPurposeIndustrial workers are frequently exposed to noise and the noise can cause hearing loss. The relationship between vestibular abnormalities and long-term exposure to occupational noise has been reported. The aim of this study was to use vHIT (video head impulse test) to evaluate the semicircular canal's function in industrial workers with noise-induced hearing loss.MethodsIn the present study, we included 36 male patients (aged 28-55years, mean 44.46.1years) with hearing loss due to noise exposure from working in the steel and metal industry for at least 4years, and a control group of 30 healthy men (aged 34-50years, mean 41.14.5years) without hearing loss. The gain of the vestibulo-ocular reflex for all 6 semicircular canals was examined by vHIT in 66 patients.Results p id=Par3 Canal deficit was detected in 20 (55.5%) of 36 patients in the noise exposure hearing loss group and was detected in 2 (6.6%) of 30 participants in the control group. There was significant loss of capacity for VOR gain in patients with noise exposure hearing loss.Conclusions p id=Par4 In the present study we found that exposure to noise can cause vestibular dysfunction. And the vHIT is easily applicable, quick and practical and can individually evaluate all semicircular channels. Therefore, to evaluate vestibular function with vHIT is quick and practical.Öğe Evaluation of articulation disorder on mental disabled children between 3-7 ages(Galenos Yayincilik,, 2017) Ünsal, Selim; Uçak, Meryem Merve; Bal, Fatih; Sarıgül, Ahmet Yasin; Cengiz, Deniz UğurIntroduction: The aim of this thesis is to make a scientific research about the effects of mental deficiency on articulation disorders in mentally retarded children by comparing those children to the regular ones and provide the findings. Methods: The sample group of the research consists of 30 children (23 males and 7 females) with mild mental retardation whose ages range from 3 to 7 years old and 30 children (13males and 17 females) with regular mental development. The participants receive education in a special education and rehabilitation centre located. Both of the sample groups have received Ankara Articulation Test (AAT) developed by Ege, Acarlar and Turan (2004). The effects of family income, educational background of the family, gender and age factors on articulation disorders have been examined.Getting a hıgh score from AAT test shows that is articulation disorder. Results: Mentally retarded children got higher scores than the children with normal development (p=0,000). When these two groups analysed in terms of gender, it is identified that there is a huge difference between the genders in respect to articulation sores (p?0,05). When the groups analysed according to their economic situation, mentally retarded children coming from low and lower-middle income families have less articulation problems than those who are in the high-income group (p?0,05). When the groups analysed according to educational backgrounds of the parents, there is no statistically striking difference (p>0,05), in lower education than high school while there is a noticeable difference in higher education than high school. (p?0,05).When the groups analysed according to the age factor,articulation points with no meaningful difference in the direction 3-4 years (p>0,05) but significant difference was observed between the two groups in age 5-6-7 (p?0,05). Discussion and Conclusion: Children with mild mental disabilities has articulation disorder more than the normal children. © 2017, Galenos Yayincilik. All rights reserved.