Doğum ve Kadın Hastalıkları Hemşireliği Programı Yüksek Lisans Tez Koleksiyonu

Bu koleksiyon için kalıcı URI

Güncel Gönderiler

Listeleniyor 1 - 12 / 12
  • Öğe
    Günübirlik jinekolojik cerrahi uygulanan kadınlara verilen eğitimin kaygı ve ağrı düzeylerine etkisi
    (İstinye Üniversitesi / Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2021) Sen Cermikli, Sevcan; Kavlak, Tulay
    Araştırmamızda günübirlik jinekolojik cerrahi uygulanan kadınlara verilen eğitimin kaygı ve ağrı düzeylerine etkisinin değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Müdahaleli klinik araştırma, İstanbul ilindeki Bahçeşehir Üniversitesi Özel Medicalpark Hastanesinde 1 Ocak-30 Haziran 2020 tarihlerinde gerçekleştirilmiştir. Araştırma, günübirlik jinekolojik işleme özel planlı eğitim verilen 80 müdahale grubu kadın ve standart bilgilendirme yapılan 80 kontrol grubu kadın olmak üzere toplam 160 kadınla tamamlanmıştır. Araştırma verilerinin toplanmasında veri toplama formu; Sosyodemografik, obstetrik ve jinekolojik özelliklerin yer aldığı kişisel bilgi formu, durumluk ve süreklilik anksiyete ölçeği, ağrı değerlendirme formu kullanılmıştır. Araştırmada elde edilen verilerin analizler için R vers. 2.15.3 programı kullanılmıştır. p<0.05 olarak kabul edilmiştir. Araştırmamızda kontrol ve müdahale grubundaki kadınların yaş gruplarıyla durumlukluk puan ortalamalarında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık saptanmamıştır (p>0.05). Müdahale grubundaki 46-65 yaş grubundaki kadınların durumluk anksiyete puan ortalamaları kontrol grubundaki 46-65 yaş arasındaki kadınlardan daha yüksek olduğu belirlenmiştir. Kontrol ve müdahale grubundaki kadınların 10.dk ve 1.saat ağrı düzeyleri, durumluk ve sürekli anksiyete toplam puan ortalamaları arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık belirlenmemiştir. Bunun yanında kontrol ve müdahale grubundaki kadınların 10dk ve 1.saat ağrı düzeyleri ile durumluluk anksiyete düzeyleri arasında anlamlı bir ilişki saptanmamıştır. Araştırmamızda, kontrol ve müdahale grubundaki kadınların ağrı düzeyleri ve durumluluk anksiyete düzeyleri arasında bir farklılık saptanmamıştır. Bunun nedeninin araştırmamıza katılan kadınların eğitim düzeyinin yüksek olması ve standart bilgilendirme yapılan kontrol grubundaki kadınların yapılan işleme ilişkin yeterli düzeyde bilgi verilmesine bağlı olduğu düşünülmektedir.
  • Öğe
    Doğum sonu dönemde algılanan eş desteği ve güvenlik hissinin kadınların emzirme öz yeterliliğine etkisi
    (İstinye Üniversitesi / Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2021) Kumral, Seda; Kavlak, Tulay
    Bu çalışma doğum sonrası dönemde algılanan eş desteği ve güvenlik hissinin kadınların emzirme öz yeterliliği üzerine etkisini belirlemek amacı ile yapılmıştır. Tanımlayıcı ve kesitsel tipte yapılan araştırma, Ekim 2020- Şubat 2021 tarihleri arasında İstanbul ilindeki Bahçelievler Devlet Hastanesi’ nde doğum sonu kontrolleri için başvuran 350 kadın ile gerçekleştirilmiştir. Araştırma verilerinin toplanmasında kullanılan veri toplma formu; kişisel bilgi formu, erken lohusalık sürecinde kadınların algıladığı eş desteği ölçeği, annelerin doğum sonu güvenlik hisleri ölçeği ve postpartum emzirme öz-yeterlilik ölçeğinden oluşmaktadır. Araştırmada elde edilen veriler SPSS (Statistical Package for Social Sciences) 22.0 programı kullanılarak analiz edilmiştir. Verilerinin değerlendirilmesinde yüzde, ortalama, standart sapma, minimum, maksimum değerleri ile ortalamaların karşılaştırılmasında, ANOVA, mann-whitney U testi, student t testi kullanılmıştır. Veriler arasındaki ilişkiyi belirlemek amacıyla ise Spearman’s korelasyon analizi kullanılmıştır. Araştırmamızda kadınların eğitim düzeyi, gelir durumu algısı yüksek olan ve eşin çalışma saatlerinin düzenli olan kadınların algıladıkları eş desteğinin, doğum sonu dönemdeki güvenlik hisslerinin ve emzirme öz yeterliliklerinin daha yüksek olduğu belirlenmiştir. Bunun yanında emzirme konusunda bilgi sahibi olan kadınların da algıladıkları eş desteğinin, doğum sonu dönemdeki güvenlik hisslerinin ve emzirme öz yeterliliklerinin daha yüksek olduğu saptanmıştır. Kadınların algıladıkları eş desteği ve doğum sonu güvenlik hisleri ölçeği toplam puan ve alt boyutları ile postpartum emzirme özyeterlilikleri arasında pozitif zayıf bir ilişki saptanmıştır. Doğum sonu erken dönemde eş desteği bulunan ve kendilerini güvende hisseden kadınların emzirme öz yeterliliklerinin daha yüksek olduğu belirlenmiştir
  • Öğe
    20 yaş ve üzeri kadınların jinekolojik kanserlere ilişkin bilgi ve farkındalıkları ile etkileyen faktörlerin incelenmesi
    (İstinye Üniversitesi / Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2021) Oz, Sumeyya; Ozen, Nurten
    Bu araştırma ile 20 yaş ve üzeri kadınların jinekolojik kanserlere ilişkin bilgi düzeyi ve farkındalık durumları ile etkileyen faktörlerin incelenmesi amaçlandı. Tanımlayıcı ve kesitsel tipteki bu çalışma İstanbul'da yer alan iki tane eğitim ve araştırma hastanesi kadın doğum servislerinde yatarak tedavi gören 20 yaş üstü kadınlar ve refakatçileri ile yürütüldü. Veriler; kişisel bilgi formu ve jinekolojik kanserler farkındalık ölçeği (JİKFÖ) ile toplandı. Araştırmaya katılan kadınların menarş yaş ortalaması 12.96±1.43 yıl, ilk cinsel ilişkiye girme yaşları 14 ile 37 yıl arasında değişmekte olup, ilk jinekolojik muayeneye gitme yaşı ortalaması 21.76±6.5'dır. Kadınların %23'ünün pap-smear testi yaptırdığı, %50.9'unun ilk jinekolojik muayeneye gebe kaldıklarında gittikleri saptandı. Medeni durumu bekar olan, eğitim düzeyi üniversite ve üzerinde olan, gelir durumu yüksek ve çalışan, düzenli pap-smear yaptıran, aile planlaması yöntemi kullanan, jinekolojik kanserlere ilişkin bilgi sahibi olan ve bu bilgiyi üniversitedeki derslerden edinen kadınların JİKFÖ genel ve bazı alt boyut puanlarının istatistiksel olarak anlamlı derecede yüksek olduğu saptandı (p<0.05). Yaşta gerçekleşen 1 birimlik (1 yıllık/yaşlık) artışın JİKFÖ toplam puanında 5.783 puan artışa, jinekolojik kanser tanı yöntemleri hakkında bilgi sahibi olduğunu düşünme durumunun JİKFÖ toplam puanında 6.195 puan artışa neden olduğu saptandı. Araştırmaya katılan kadınların yaşlarının ve jinekolojik kanserlere ilişkin bilgiye sahip olma durumlarının, jinekolojik kanserlere ilişkin farkındalığı etkileyen faktörler olduğu belirlendi. Kadınların jinekolojik kanserlere ilişkin farkındalığını artırmaya yönelik eğitim programlarının düzenlenmesi ve konuyla ilgili yapılacak toplum tabanlı çalışmalara ihtiyaç duyulmaktadır.
  • Öğe
    Doğum eyleminde sakral bölgeye yapılan sıcak uygulamanın kadınların ağrı düzeyi ve doğum süreçlerine etkisi
    (İstinye Üniversitesi / Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2021) Turan, Aslihan; Kavlak, Tulay
    Bu araştırma, doğum eyleminde sakral bölgeye uygulanan sıcak uygulamanın kadınların ağrı düzeyi ve doğum süreçlerine etkisinin belirlenmesi amacı ile gerçekleştirilmiştir. Müdahale çalışması olarak yapılan araştırma 15 Nisan 2020-15 Mayıs 2021 tarihleri arasında Sarıyer Hamidiye Etfal ve Eğitim Araştırma hastanesinde doğum yapan 67 kontrol ve 67 müdahale olmak üzere toplam 134 kadın ile gerçekleştirilmiştir. Araştımamızda müdahale grubundaki kadınlara doğum eyleminin n latent, aktif ve geçiş fazlarında. sakral bölgeye 20 dk. sıcak uygulama yapılmış, kontrol grubundaki kadınlara ise standart bakım verilmiştir. Araştırmanın verileri literatür doğrultusunda oluşturulan veri toplama formu ile elde edilmiştir. Veri toplama formu, kişisel bilgi formu, ağrı değerlendirme formu ve doğum eylemine ilişkin izlem formu, olamak üzere 3 bölümden oluşmaktadır. Araştırmada elde edilen veriler NCSS (Number Cruncher Statistical System) programı kullanılarak analiz edilmiştir. Tanımlayıcı verilerin değerlendirilmesinde standart sapma, minimum, maksimum değerleri ile ortalamaların karşılaştırılmasında, chi-quare, wilcoxon, mann-whitney U testleri kullanılmıştır. Araştırmamızda müdahale grubundaki kadınların latent ve aktif fazdaki ağrı düzeylerinin kontrol grubundaki kadınlardan anlamlı dercede düşük olduğu, buna karşılık kontrol ve müdahale grubundak kadınların doğum eyleminin 1. evresindeki süreleri arasında bir farklılık olmadığı belirlenmiştir. Ayrıca müdahale grubunda yer alan kadınların bebeklerinin Apgar skorlarının kontrol grubundaki kadınlardan anlamlı derecede daha iyi olduğu belirlenmiştir. Sonuç olarak doğum eyleminin 1. evresinde sakral bölgeye uygulanan sıcak uygulamanın doğum ağrısının azaltılmasında ve yenidoğan apgar skorlarının yükseltilmesinde etkili bir yöntem olduğu ancak doğum sürelerine ve Kadınların vital bulguları üzerine herhangi bir etkisinin olmadığı saptanmıştır.
  • Öğe
    Lohusaların koronavirüs (COVID-19) korkusu ve doğum sonu destek gereksinimlerinin belirlenmesi
    (İstinye Üniversitesi / Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2021) Sevimli, Alev Damla; Mete, Samiye
    Bu çalışma; lohusaların koronavirüs korkusu, doğum sonu destek gereksinimi ile desteğini ve bunları etkileyen etmenleri belirlemek amacıyla yapılmıştır. Tanımlayıcı, kesitsel ve ilişki arayıcı tipte gerçekleştirilen çalışmanın verileri Kasım 2020-Şubat 2021 tarihleri arasında sosyal medya aracılığıyla ulaşılan lohusalardan online olarak toplanmıştır. Çalışmaya 158 lohusa katılmıştır. Veri toplamada tanıtıcı bilgi formu, COVID-19 Korkusu Ölçeği ve Doğum Sonrası Destek Ölçeği kullanılmıştır. Verilerin değerlendirilmesinde SPSS 21,0 İstatistik programı kullanıldı. Sonuçlar %95 güven aralığında, p 0.05 anlamlılık düzeyinde değerlendirildi. Verilerin analizi için, sayı ve yüzde, Mann-Whitney U, Krusskal-Wallis ve Spearman korelasyon analizi yapılmıştır. Araştırma sonucunda lohusaların yaş ortalamasının 29,9±6,08, %96,8’inin evli, %48,7’sinin üniversite mezunu, %51,3’ünün çalıştığı, eşlerin %38,6’sının üniversite mezunu, %73,4’ünün gelir durumunun orta, %67,7’sinin SSK’lı, %89,9’unun çekirdek aile ve %96,8’inin eşiyle aynı evde olduğu saptandı. COVID-19 Korkusu Ölçek puan ortalamasının 22,19±7,05 ve lohusaların COVID-19’dan çok korktukları, DSDÖ ihtiyacın öneminin toplam ortalama puanı; 168,12±49,8 ve ‘çok önemli’, alınan desteğin toplam ortalama puanı; 97,36±57,05 ve ‘destek yok’ olduğu belirlenmiştir. DSDÖ ihtiyacın önemi alt boyutlarının ortalama puanlarının, maddi destek; 47,48±13,51, duygusal destek; 48,11±15,76 bilgi desteği; 49,3±16,64, karşılaştırma; 23,22±9,13 olduğu belirlenmiştir. Alınan sosyal desteğin alt boyutlarının ortalama puanlarının, maddi destek; 25,87±15,85, duygusal destek; 30,24±16,21, bilgi desteği; 29,96±18,24, karşılaştırma; 13,62±10,35, olduğu belirlenmiştir. COVID-19 korkusu ölçeği ile DSDÖ ölçeğinin korelasyon analizinde; COVID-19 korkusu ölçeği ile İhtiyacın önemi arasında pozitif, alınan destek ile negatif yönde ve anlamlı bir ilişki saptandı (p<0,005). DSDÖ ölçeğinin ihtiyacın önemi ve alınan destek analizinde pozitif yönde ve anlamlı ilişki saptandı (p<0,05). Sonuç olarak; COVID-19 korkusunun lohusaların destek gereksinimlerini arttırdığı ancak alınan desteğin yetersiz olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
  • Öğe
    Hemşirelik ve ebelik öğrencilerinin kadına yönelik şiddeti tanımaya yönelik bilgi düzeyleri
    (İstinye Üniversitesi / Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2020) Ustuner, Aysun
    Bu araştırmada, hemşirelik ve ebelik öğrencilerinin, kadına yönelik şiddeti tanımalarına ilişkin bilgi düzeylerinin belirlenmesi amaçlanmıştır. Tanımlayıcı tasarımda olan çalışma, hemşirelik ve ebelik bölümlerinin 1, 2 ve 3.sınıflarında öğrenim gören 345 öğrenci ile 01/Aralık/2018 – 28/Şubat/2019 tarihleri arasında gerçekleştirilmiştir. Öğrencilerin sosyodemografik verileri ile “Hemşire ve Ebelerin Kadına Yönelik Şiddeti Tanımalarına Yönelik Ölçek” puanları değerlendirilmiştir. Çalışmanın ana çıktısı, öğrencilerin kadına yönelik şiddeti tanımalarına ilişkin bilgi düzeyleridir. Sosyodemografik özelliklerin bu bilgi düzeyi üzerine etkileri de, hedeflenen çıktılar arasındadır. Verilerin değerlendirilmesinde, tanımlayıcı istatistik yöntemlerinden ortalama, standart sapma, yüzde değerler, Chronbach’s Alpha, normallik dağılımı; parametrik grupların karşılaştırılmasında ikili gruplar için bağımsız değişkenler t testi, ikiden fazla gruplar için ANOVA testi, parametrik olmayan grupların karşılaştırılmasında pearson ki-kare testi uygulanmıştır. İstatistiksel olarak p<0.05, anlamlı olarak kabul edilmiştir. Öğrencilerin “Hemşire ve Ebelerin Kadına Yönelik Şiddeti Tanımalarına Yönelik Ölçek” toplam puan ortalaması 18.37±2.51, fiziksel belirtiler alt boyut puan ortalaması 7.76±1.31 ve duygusal belirtiler alt boyut puan ortalaması 11.09±2.07 olarak bulunmuştur. Öğrenciler tarafından en çok doğru tanınan (%100) kadına yönelik şiddet ifadesi “fiziksel şiddet” içerikli ifadeler iken, en az doğru tanınan kadına yönelik şiddet ifadesi ise “ekonomik şiddet” içerikli ifade olarak tespit edilmiştir. Medeni durum, aile tipi, ekonomik durum, baba eğitim düzeyi, öğrencinin bulunduğu sınıf düzeyi şiddeti tanıma bilgi düzeyleri ile anlamlı ilişkili olan sosyodemografik faktörler olarak tespit edilmiştir. Öğrencilerin tamamına yakınının (%93.3) lisans eğitiminde kadına yönelik şiddet içerikli eğitim talepleri mevcuttur. Sınıf farkı olmaksızın, hemşirelik ve ebelik öğrencileri arasında, kadına yönelik şiddeti tanıma bilgi düzeyleri yetersizdir. Bazı sosyodemografik faktörlerin, bu bilgi düzeyleri üzerine etkileri olabilir. Öğrencilerin eksiklikleri ve talepleri göz önüne alınarak, lisans eğitimleri sırasında konuya yönelik eğitimlerin sunulması, eğitim saatlerinin ihtiyaca dönük arttırılması, sağlık personellerinin mesleki hayatlarında kadına yönelik şiddeti tanıma ve müdahale aşamalarındaki eksiklikleri giderme yönünde, önemli bir adım olacaktır
  • Öğe
    Gebelikte pilates egzersizi yapma durumunun doğum sonu dönemde stres inkontinans üzerine etkisi
    (İstinye Üniversitesi / Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2019) Urer, Elif
    Araştırma gebelikte pilates yapma durumunun doğum sonu dönemde stres inkontinans düzeyi üzerine etkisinin değerlendirilmesi amacıyla gerçekleştirilmiştir. Araştırma 25-35 yaş arasında, ilk kez doğum yapan, spontan vajinal doğum yapan, gebeliğinde pilates yapan 71 ve yapmayan 71 kadın olmak üzere toplam 142 kadın ile yürütülmüştür. Verilerinin toplanmasında, “Kişisel Bilgi Formu” ve “Michigan İnkontinans Şiddeti İndeksi” kullanılmıştır. Araştırmada Bağımsız Örnekler T-testi, ANOVA ve Ki-Kare Bağımsızlık Testi kullanılarak veri analiz edilmiştir. Araştırmada anlamlılık düzeyi için p = 0.05 kabul edilmiştir. Araştırmada gebelik döneminde yapılan pilates egzesizlerinin postpartum dönemde kadınların inkontinans görülme sıklığını azalttığı ancak farkın istatistiksel olarak anlamlı olmadığı belirlenmiştir. Buna ek olarak gebelik döneminde yapılan pilates egzersizlerinin toplam inkontinans ve stres inkontinans şiddetini azalttığı belirlenmiştir. Araştırmada postpartum dönem idrar kaçırma sorunu olan kadınlardan gebelikte pilates yapan kadınların toplam inkontinans ve stres inkontinans şiddeti puan ortalamasının pilates yapmayan kadınlardan daha düşük olduğu belirlenmiştir. Araştırmadan elde edilen veriler sonucunda gebelik döneminde kadınlara pilates egzersizlerinin önemi belirtilmeli ve kadınların gebelik döneminde pelvik taban egzersizleri yapmaları teşvik edilmelidir. Ülkemizde gebelikte pelvik taban egzersizlerine yönelik daha fazla çalışmaya ihtiyaç olduğu belirlenmiştir.
  • Öğe
    Yenidoğan yoğun bakım ünitesi'nde kanguru bakımının annelerin stres düzeylerine etkisi
    (İstinye Üniversitesi / Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2019) Sogum, Derya
    Bu araştırma, kanguru bakımının (KB) bebeği YDYBÜ’de yatan doğum sonu dönemdeki annelerin stres düzeyleri üzerindeki etkisini belirlemek amacıyla ön test son test tek gruplu düzende yarı deneysel deseninde planlandı. Araştırmanın örneklemini Uşak'ta bulunan bir özel hastanenin YDYBÜ'de yatarak tedavi alan yenidoğanların doğum sonu dönemdeki anneleri oluşturmuştur. Araştırmaya bebeği 10 günden uzun süre yoğun bakım ünitesinde yatan araştırmaya katılmayı kabul eden 33 anne oluşturdu. Veriler araştırmacı tarafından hazırlanan Anneyi ve Bebeği Tanıtıcı Bilgi Formu ve Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitesi Anne Baba Stres Ölçeği kullanılarak 1 Haziran - 15 Ekim 2018 tarihleri arasında toplandı. Veriler kanguru bakımı uygulama öncesi ve uygulamadan 10 gün sonra toplandı. Verilerin analizinde minumum- maximum, ortalama ve standart sapma; stres ölçeği değerlendirmesinde normallik testi ardından Paired-t testi uygulandı. Ölçek toplam ve alt boyutlarının güvenilirlik katsayılarının hesaplanmasında Cronbach alfa katsayısı kullanıldı. İstatistik değerler p<0.05 anlamlılık düzeyinde değerlendirildi. Araştrmaya dahil edilen annelerin yaş ortalaması 26,64 ± 4,93 olup, %45,45'i lise mezunu, %63,6'sı çalışmamakta ve %96,9'u sosyal güvenceye sahiptir. Annelerin %90,9'unun sağlık problemi olmadığı, %69,6'sının 1. gebeliği olduğu, %66,6'sının gebe kalmak için tedavi görmediği ve %54,5’inin internet yoluyla bebek bakımına ilişkin bilgi aldığı bulundu. Yenidoğan annelerin YDYBÜ’de yatan bebeklerin gestasyonel yaş haftalarının ortalamasının 34,06 ± 2,74 olduğu ve %90,9'unun sezaryen doğumla dünyaya geldiği belirlendi. Yenidoğanların %54,5'i Respiratuvar Distres Sendromu tanısıyla tedavi görmekte olduğu belirlendi. Çalışmaya katılan annelerin kanguru bakımı öncesi ve sonrası Yenidoğan yoğun bakım ünitesi Anne-Baba Stres Ölçeği toplam puan ortalamaları arasında anlamlı fark saptandı (t=32.46, p<0.001). Sonuç olarak, bu çalışmada YDYBÜ'nde yatan bebeklerin annelerine uygulanan KB'nin annelerin stres düzeyini azalttığı belirlendi.
  • Öğe
    Yenidoğan yoğun bakım ünitesi'nde bebeği yatan annelerin emzirme özyeterlilik ve anksiyete düzeylerinin emzirme başarısına etkisi
    (İstinye Üniversitesi / Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2019) Yalcin Ozsoylu, Demet
    Araştırmanın amacı, yenidoğan yoğun bakım ünitesinde bebeği yatan annelerin emzirme öz-yeterlilik düzeyi ile durumluk ve sürekli anksiyete düzeylerinin, bebeklerini emzirmedeki başarıları üzerine etkisinin incelenmesidir. Bu araştırma ilk doğumunu yapan ve bebeği yenidoğan yoğun bakım ünitesinde tedavi gören 83 anne ile gerçekleştirildi. Araştırma verilerinin toplanmasında, "Kişisel Bilgi Formu", "Emzirme Öz-yeterlilik Ölçeği", "Durumluk-Sürekli Anksiyete Ölçeği" ve "Latch Emzirme Tanılama ve Değerlendirme Ölçeği" kullanıldı. Araştırmada Bağımsız Örneklem "T testi", "ANOVA", "Pearson Korelasyon Analizi" ve "Regresyon Analizi" kullanılarak veri analiz edildi. Araştırmada anlamlılık düzeyi için p ? 0.05 kabul edildi. Araştırmada yenidoğan annelerinin doğumdan hemen sonra emzirme başarısı puanı ile 1. ve 5. dakika apgar skoru ve emzirme öz-yeterliliği puanı arasında pozitif yönde anlamlı bir ilişki olduğu saptandı. Doğumdan hemen sonra emzirme başarısı puanı ile sürekli anksiyete puanı arasında negatif yönde anlamlı bir ilişki olduğu belirlendi. Yenidoğan annelerinin doğumdan 24 saat sonra emzirme başarısı puanı ile emzirme öz-yeterliliği puanı ve doğumdan hemen sonra emzirme başarısı puanı arasında pozitif yönde anlamlı bir ilişki olduğu ancak sürekli anksiyete puanı arasında negatif yönde anlamlı bir ilişki olduğu belirlendi. Çalışmayan, iki ve daha fazla gebelik yaşayan, erken doğum yapan, 5. dakika apgar skoru 7 ve altında olan, 24 yaşın altında ya da 30 yaşın üzerinde olan yenidoğan annelerinin, durumluk anksiyete düzeyi; çalışan, ilk gebeliği olan, miadında doğum yapan; bebeğinin 5. dakika apgar skoru 8 ve üzeri olan annelere göre daha yüksek olduğu ve aralarındaki farkın istatistiksel olarak anlamlı olduğu saptandı (p<0.05). Ayrıca, 5. dakika apgar skoru 8 ve üzeri olan yenidoğan annelerinin doğumdan hemen sonra emzirme başarısı düzeyi, 5. dakika apgar skoru 7 ve altı olan annelere göre daha yüksek ve aralarındaki fark istatistiksel olarak anlamlı olarak belirlendi. Gebelik döneminden itibaren annelerden demografik, obstetrik özellikleri ile ilgili bilgilerin alınması, emzirme öz yeterliliklerinin ve anksiyete düzeylerinin değerlendirilmesi önemlidir. Bu nedenle sağlık profesyonellerinin emzirme başarısını etkileyen faktörleri belirlemesi ve emzirme başarısını arttırmak için gerekli eğitimlerin ve danışmanlık hizmetlerinin verilmesinde aktif rol alması gerekmektedir.
  • Öğe
    Gebelikte sağlık uygulamaları ve prenatal bağlanmanın doğum sonuçları üzerine etkisi
    (İstinye Üniversitesi / Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2019) Cayci Esen, Nazmiye
    Amaç: Bu çalışmada kadınların gebelikte sağlık uygulamaları, prenatal bağlanma düzeyleri ve doğum sonuçları arasındaki ilişkinin araştırılması amaçlandı. Yöntem: Kesitsel ve tanımlayıcı tipteki bu araştırmanın örneklemini Mayıs – Aralık 2018 tarihleri arasında Elâzığ ili Fırat Üniversitesi Hastanesi Kadın Doğum Ana Bilim Dalında antenatal bakım alan 284 gebe oluşturdu. Araştırmada katılımcıların tanıtıcı özelliklerine ilişkin soru formu, gebelikte sağlık uygulamaları ölçeği (GSUÖ) ve prenatal bağlanma envanteri (PBE) ile veri toplandı. Bu gebeler takip edilerek doğum sonuçları (doğum haftası, bebeğin cinsiyeti, doğum ağırlığı, doğum boyu, Apgar skorları) yenidoğan veri formuna işlendi. Eksik anket ve doğum sonucu verisi nedeni ile 27 gebe çalışma dışı kaldı. Veriler tanımlayıcı istatistikler, varyans ve korelasyon analizleri ile değerlendirildi. Bulgular: Çalışmaya dahil edilen 257 gebenin yaş ortalaması 29,6±5,3 yıl (18-40), evlilik yaşı ortalaması ve evlilik süreleri sırası ile 23,0±4,7 yıl (14-39) ve 6,58±5,33 yıl (0,8-22) idi. Gebelerin ortalama GSUÖ puanı 122,0±13,4 (82-154) ve ortalama PBE puanı 64,4±10,7 (32-84) olarak saptandı. Gebelikte PBE puanı ve GSUÖ puanı arasında pozitif yönde güçlü korelasyon olduğu belirlendi (r=0,326 ve p<0,001). Doğum sonuçları ile PBE puanı ve GSUÖ puanı arasında korelasyon saptanmadı (p>0,05). Yenidoğanın doğum ağırlığının gebenin yaşı, boyu ve gebelik öncesi vücut kitle indeksi ile pozitif yönde korelasyonu olduğu belirlendi (p<0,05). Sonuç: Prenatal bağlanma düzeyinin bir göstergesi olarak PBE puanı ve gebelikte olumlu sağlık davranışlarının göstergesi olarak GSUÖ puanı arasında pozitif bir korelasyon olmasına karşın her iki ölçek puanının doğum sonuçları ile bir korelasyon saptanmadı.
  • Öğe
    Adölesan ve yetişkin gebelerde maternal ve neonatal sonuçların değerlendirilmesi
    (İstinye Üniversitesi / Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2020) Yucel, Seyma
    Araştırmamızda adölesan ve yetişkin gebeliklerde maternal ve neonatal sonuçların değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Tanımlayıcı ve kesitsel tipte olan araştırma, 1 Nisan -30 Temmuz 2019 tarihleri arasında İstanbul Bahçelievler Devlet Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Kliniğine başvuran19 yaş altı adölesan ve 19 yaş üstü yetişkin kadınlarla gerçekleştirilmiştir. Araştırmaya katılmayı kabul eden kadınlara literatür doğrultusunda oluşturulan anket formu uygulanmıştır. Veriler, tanımlayıcı istatistikler, Ki-Kare ve t testleri ile değerlendirilmiştir. p<0,05 değeri anlamlı olarak kabul edildi. Araştırmamızda adölesan kadınların tamamına yakınının (%94,5) ilköğretim ve daha az eğitim seviyesine sahip olduğu buna karşılık yetişkin kadınların tamamına yakını (%95) ilköğretim ve daha fazla eğitim seviyesine sahip olduğu belirlenmiştir. Adölesan kadınların doğum öncesi bakım alma oranları (%86,3) yetişkin kadınlara (%97,8) göre anlamlı derecede düşük bulunmuştur. Yetişkin kadınlarda sezaryen (%29,3), adölesan gebelerde ise vajinal doğum (%78,1) anlamlı derecede yüksek bulunmuştur. Adölesan kadınlarda erken membran reptürü (%60,1) ve preterm eylem (%20,1) görülme sıklığının yetişkin kadınlardan yüksek olduğu, belirlenmiştir Adölesan kadınların yenidoğanlarının doğuma ilişkin özellikleri (doğum ağırlığı, doğum boyu, baş çevresi vb.) yetişkin kadınlara oranla daha düşük bulunmuştur. Çalışmamızda yer alan adölesan kadınlarda vajinal doğum ile erken membran reptürü ve preterm eylem görülme sıklığının yetişkin kadınlardan daha fazla olduğu bulunmuştur. Bununla birlikte adölesan kadınların yenidoğanlarının doğum yaşı, doğum ağırlığı, boyu, baş çevresi, 1.ve 5. dk apgar değerlerinin yetişkin kadınların yenidoğan değerlerinden daha düşük olduğu ancak normal sınırlar içerisinde yer aldığı belirlenmiştir.
  • Öğe
    Üreme çağındaki kadınlara verilen genital hijyen eğitiminin, kadınların genital hijyen davranış puanlarına etkisi
    (İstinye Üniversitesi / Sağlık Bilimleri Enstitüsü / Doğum ve Kadın Hastalıkları Hemşireliği Anabilim Dalı, 2020) Karakale, Hilal
    Araştırmanın temel amacı üreme çağındaki kadınlara verilen genital hijyen eğitiminin, kadınların genital hijyen davranış puanlarına etkisinin değerlendirilmesidir. İstanbul'da bulunan özel bir hastanenin jinekoloji polikliniğine başvuran ve araştırmaya katılmayı kabul eden 90 kadın çalışma ve kontrol olmak üzere iki gruba ayrılmıştır. Çalışma grubundaki kadınlara eğitim verilerek müdahalede bulunulmuş, kontrol grubundaki kadınlara ise standart bilgilendirme yapılmıştır. Verilerinin toplanmasında, bireylere özgü tanıtıcı bilgi formu ve genital hijyen davranışları envanteri (GHDE) kullanılmıştır. Araştırmamızda çalışma grubundaki kadınların %64,4'ünün, kontrol grubundaki kadınların %77,7'sinin lisans ve lisansüstü mezunu olduğu bulunmuştur. Çalışma grubundaki kadınların %60'ı kontrol grubundaki kadınların ise %84,4'ü aile planlaması yöntemi kullandığını belirtmişlerdir. Araştırmamız kapsamında verilen genital hijyen eğitiminin kadınların genital hijyen davranış puanlarını olumlu yönde etkilediği, çalışma grubundaki kadınların eğitim sonrası genital hijyen davranış puanlarının yükseldiği belirlenmiştir. Araştırmamızda, her iki grupta yer alan kadınların eğitim seviyelerinin ve çalışma durumlarının yüksek olduğu saptanmıştır. Ancak her iki gruptaki kadınların genital hijyen davranış puanlarının orta seviyede olduğu ve verilen planlı eğitimin kadınların davranış puanlarını yükselttiği belirlenmiştir. Ülkemizde genital hijyen eğitimi konusunda daha geniş çaplı çalışmalara ihtiyaç duyulmaktadır.